25 Mart 2008 Salı

KULİS ÇALIŞMALARI

Mekan: Evin ön balkonu
Zaman:Dün gece uyku öncesi

Bilgisayarda ders çalışıyorum.Eylül Ilgın,usul usul babasının yanına gidip "Birşey konuşmamız lazım,balkona gidelim mi?"diye sordu.Sessizce seyrettim kalkıp balkona gidişlerini.Küçük yolluğun üstünde bağdaş kurup başladılar konuşmaya.Kızım babasına, istediği köpekle ilgili geliştirilmiş hayallerini sıraladı.Kulaklarının küçüklüğünden rengine,tasmasının renginden nerede yatabileceğine kadar bir sürü şeyden bahsetti.En sonunda da "Ben elimden geleni yaptım,büyüdüm,sıra sende baba" dedi:)Balkon çıkışında yanıma gelince ne konuştuklarını sordum,bana sonra anlatacağını söyledi.


Mekan:Yine aynı balkon
Zaman:Bu sabah kahvaltıdan sonra

Sofrayı topluyorum.Elimden tutup balkona çıkardı beni."Şurada oturup konuşalım biraz"dedi.Dün gece babasına sıraladıklarını aynen bana da anlattı.Köpeğin sorumluluyla ilgili sorularıma önceden kendini hazırlamışçasına cevap verdi.

Programlı çalışmaya başladı bizim ufaklık.Tek kelimeyle kulis yapıyor:)İstediği şeyi o kadar inanarak , hissederek istiyor ki bu heyecana katılmamak mümkün değil.Babaannenin tüm HAYIRlarına rağmen evde bakılabilecek ufak bir köpek aramaya başladık.Eylül Ilgın köpekten vazgeçip atta ısrar etmeye başlamadan bir yavru köpek bulmamız lazım:)

12 Mart 2008 Çarşamba

SİYAH ÇİLEK SUYU

Akşam yemeği saati...Ben salatayı ,babaaanne balığı hazırlarken Eylül Ilgın yanıma gelip:
-Babam acıkmıştır, bende sofrayı hazırlayayım mı? diye sordu.Fırsatı kaçırmadan tabakları,bardakları erişebileceği yere bıraktım ve sofrayı tamamen hazırlamadan odaya girmedim.Tatlı için küçük kaşık götürmek gibi bir ayrıntıyı bile atlamadan mükemmel bir sofra hazırlamış kızım.Kadınlık rollerine alışması açısından değil ama yaşam becerilerini arttırması bakımından bu tarz becerileri çok hoşuma gidiyor.Yemek sonunda 2. bardak şalgam suyu içmek isteyen kayınvalideme,mide rahatsızlığını hatırlatarak eşim engel oldu.Eylül Ilgın babasına dönerek:
-Neden izin vermiyorsun? diye sordu.Babasının anlattıkları kafasına yatmamış olacak ki,eşim sofradan kalkar kalkmaz babaannesine dönerek çok kısık bir sesle:
-Babaanne ,babam bu tarafa bakmıyor siyah çilek suyundan içebilirsin.Çabuk, çabuk....diye babaannesinin hakkını kendince teslim etti.(Koyu kavramını hala siyah diyerek açıklıyor ve gördüğü her kırmızı içeceği çilek suyu zannediyor:)

Şimdi içeride mışıl mışıl uyuyor ve en büyük hayranı annesi ileride okusun diye ona bu satırları yazıyor.

9 Mart 2008 Pazar

İKİ GÜZEL YANYANA:EYLÜL ILGIN VE KARADENİZ

Eylül Ilgın 2 gündür biraz rahatsız.Erken yenilen dondurmanın gazabına uğradı ve ateşlendi.Bugün hem havanın güzeliğini,hemde biraz rahatlamasını fırsat bilerek ufak bir yakın çevre turuna çıktık.İş güç derken en yakınımızdaki güzelliklerden bile geç haberdar oluyoruz bunu birkez daha farkettik.Ordu/ Perşembe'nin Çaytepe ilçesinin sınırları içinde bulunan Yason Kilisesi'ne gitmeye karar verdik.

Yol boyunca bazen eski tünelleri seyretmek,

bazen kocaman kayalara hayretle bakmak,

bazende dizdize martıları seyretmek için

kısacık molalar verdik.Fatsa-Ordu arasındaki yeni tüneller yapıldıktan sonra herkesin burun kıvırdığı Bolaman-Perşembe yolunun yeşiline ve güzelliklerine doyduk.Küçük kilisenin üzerinde bulunduğu ufak yarımadanın baharda piknik yapmak için ne kadar güzel olacağını düşündük.


Yüzyıllar öncesinin havasını solumak Eylül Ilgın'a çok ilginç geldi.



Kilisenin içine girmek için yapılan girişimler boşa çıktı ;kilitli kapıyı açma hayalleri başka zamana kaldı.

Çevresinde yapılan keşiflerdende umulan verim elde edilemeyince:)


tüm dikkatler kilisenin yanındaki yeşillikte otlayan Sarıkıza yöneltildi:)

Yarımadanın ucundaki deniz fenerinin ne işe yaradığını merak eden Eylül Ilgın'a kısa bir hikayeyle ne işe yaradığını anlattıktan sonra hep beraber deniz kenarına indik.

Suyun bir karıştan fazla olmadığı,kayalarla denizin içiçe girdiği yerlerde dolaştık .

Senenin ilk uğurböceğini bulduk.


Serin serin esmeye başlayan rüzgarla birlikte Yason Burnu'na veda ettik.


Karnımızın çok acıktığını farkedip yolumuzun üzerindeki Yalıköy 'de teneke köftesi yedik.Birazda Fatsa'da park turu yaptıktan sonra Türkiye'nin en uzun tünelinin bulunduğu otoyoldan geri döndük.

Biz yakınımızda bulunan güzellikleri es geçmemeye ,onların kıymetini bilmeye karar verdik.Eğer sizinde böyle düşündüğünüz yerler varsa vaktinizden ufak bir bölümünü ona hediye edin,o size karşılığını huzur ve mutluluk olarak geri versin.:)