27 Mayıs 2008 Salı

TİYATRO FESTİVALİNDEN ANILAR...

Afişi görünce çok sevindim ve heyecanla Eylül Ilgın'a ne olduğunu anlatmaya başladım.Geçen sene bu zamanlarda düzenlenen festivale köyde oturduğumuz için gelememiştik ama bunu kaçırmaya niyetimiz yok:)

4.Ordu Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali ile ilgili basılan kitapçıklardan birini edinip inceledim.Vaktimiz olduğu müddetçe hepsine gitme kararı aldık.Eylül Ilgın'a tiyatroyu anlatmak biraz zor oldu ama kalanını seyrederken anlayacağını umdum.Festivalin açılışı çok güzel ve büyük bir kortej yürüşüyle yapıldı.Rengarek balonlar ve kıyafetler küçük büyük demeden herkesin ilgisini çekti. OBKM'ndeki ilk gösteri Eylül Ilgın'la benim çok meraklandığım ama eşim izin vermediği için kursuna gidemediği baleyle ilgiliydi.Tan Sağtürk Bale okulu'nun Samsun şubesinin gösterisi gerçekten çok güzeldi.Sadece balenin değil modern danslarında yapıldığı gösteride kızımın sevinci ne kadar doğru bir iş yaptığımı gösteriyordu.Salondaki en ufak çocuklardan biriydi ve gerçekten kendinden yaşça büyük bir sürü çocuktan çok daha güzel bir izleyici oldu.
2. izlediğimiz gösteri Ankara Devlet Opera ve Balesi'nin sergilediği "Karagöz ve Hacivat ile Cumhuriyet'e Yolculuk'tu.Bu sefer daha fazla seyirci kapasitesi olan AKM' ye gittik kızımla.20 dakika önce gitmemize rağmen en arkalardan yer bulabildik fakat Eylül Ilgın'ın fıldır fıldır dönen gözleri balkon bölümündeki boş koltukları gördü hemen.Görevlilerden nasıll çıkılacağını öğrenip hemen o bakir alana koştuk. Hacivatla Karagöz'ün atışmaları tüm salon gibi Eylül Ilgın'ı da çok eğlendirdi. Oyuncuların opera tarzında seslendirdiği bazı oyun şarkılarını anlamasada, kızım tahmin ettğim kadar çok sıkılmadı.Kötü mikroplar olan "Şapşal virüs " ve "Somurtuk virüs"ün varlığı oyunun en beğenilen yönlerindendi.Velhasıl anne - kızın ilk opera deneyimi oldukça verimli geçti.





Daha sonra Mehtap Ar'ın (hani şu Müjde Ar'ın kardeşi olan) kurucusu olduğu Art Tiyatro'nun "Arkadaş" isimli oyununa gittik.Mehtap Ar'ın daoynadığı eserden Eylül Ilgın biraz sıkıldı.Sanırım son 15 dk çıktık.Aslında ne yalan söyleyeyim bende sıkıldım.Konusu arkadaşlık gibi güzel bir kavramı içersede sözlerin yavanlığı ve araya giren kişisel konuşmalar beni baydı.




Balkon seyrini alan Eylül Ilgın Üsk kattan vazgeçmedi:)


Son olarakta “ETİ Çocuk Tiyatrosu”nun “Alice Harikalar Diyarında" isimli oyununa gittik.İyiki de gittik.inanılmaz güzeldi.Ben Alice'yi çok sevrim zaten.Eylül Ilgın'a anlatmayı hiç denemedim yaşına göre uzun ve karışık olacağını düşünmüştüm.Tiyatro oyunu sayesinde hikayenin özünü kavradı.En kısa zamanda güzel resimleri olan bir Alice kitabı almalıyım ona.Şimdiden geceleri masal olarak anlattırmaya başladı bile.Kostümler,müzikler,oyuncular; herşey o kadar güzeldi ki sadece bravo diyorum.Eti Çocuk Tiyatrosu'nun nerde oyununu görsem kızımı gözüm kapalı götürürüm artık. Aslında Alice'nin de bir sürü resmini çekmiştik ama hepsini yanlışlıkla silmişiz.( Alttaki resimleri internetten bulduk.)Eylül benden Alice'in giydiği mavi elbiseden istiyor,benzer birşeyler bulmam lazım galiba:)



Aslında gitmek istediğimiz bir çok oyun vardı ama babaannemizin işi çıkınca Eylül Ilgın'da onunla beraber Giresun'a gitmek zorunda kaldı.Ama 3 günlük bu festival bile Eylül Ilgın'ın dünyasında yeni bir kapı açtı.Şimdiden bir sen sonraki festival için "Gidelim,tamam mı?" diye tutturmaya başladı.
Bu kadar güzel olayın içinde tek birşey bizi üzdü.Evet,şu yerlere yırtılıp atılan festival kitapları.
Eylül Ilgın görünce o kadar kızdı ki,bu fotoğrafı çektikten sonra söylene söylene hepsini toplayıp çöpe attı.Daha minnacık beyinlere kağıt israf etmemeyi,yerlere çöp atmamayı öğretemeyen herkesi kınıyorum.

Bu da Ordu Belediyesi'nininternet sitesinde konuyla ilgili olarak çıkan haber:

ORDU(ANKA) - Ordu Belediyesi ve TOBAV işbirliği ile 2-8 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan " Ordu Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali"nin dördüncüsünde, yurtdışından 6, yurtiçinden 8 olmak üzere toplam 14 farklı grup sahne alacak.Sanatın, bir yaşama biçimi olarak, demokrasi kültürünü oluşturacak en temel disiplinlerden biri olduğu inancıyla, düzenlenen "4. Ordu Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali"nde, tiyatronun demokrasi kültürünü oluşturan ve süreci yaratan işlevine inananlarla birlikte daha geniş platformlara ulaştırılması hedefleniyor. Bu kapsamda festivale İtalya'dan Silenco Tiyatro "Barok Öneriler" adlı oyunuyla, Hollada'dan De Stilte Tiyatrosu "Oyuncu Kuşlar" adlı oyunuyla, Portekiz'den A menina dos meus olhos Tiyatro Grubu "MegaGigaFruitiByteJackPote" adlı oyunuyla, Rusya'dan Tiyatro Jangar "Beyaz Ay Masalı" adlı oyunuyla, Ukrayna'dan Tiyatro Lyal'ok "Kaplan Petrik" adlı oyunuyla ve Sırbistan'dan Tiyatro Pozoriste Mladih "Bulut ve Kumul" adlı oyunuyla katılacak. Yurtiçinden ise, TAB Sanat Tan Sağtürk Bale Okulu, Ankara Sanat Tiyatrosu "Asteriks ve Oburiks Kurnazlar Ormanında", Akbank Karagöz ve Kukla Tiyatrosu "Rüya", ETİ Çocuk Tiyatrosu "Alice Harikalar Diyarında", ART Tiyatrosu "Arkadaş", Konya Devlet Tiyatrosu "Midas'ın Kulakları", Çankaya Belediyesi Çocuk Tiyatrosu "Pippi Uzunçorap", Devlet Opera ve Balesi ise "Karagöz ve Hacivat" adlı oyunlarıyla festivalde olacak. 40 yıllık tiyatro geçmişine sahip Ordu, gençlerin yanı sıra tüm tiyatro ve sanatseverleri "4. Ordu Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali"nde bir araya getirecek.
Ps:Afişi gördüğüm ilk gün resmi eklemiştim.Bu yüzden yazı festival tarihinden çok önceye aitmiş gibi görünüyor.Yani pc'nizin tarihinde bir hata yok:)

26 Mayıs 2008 Pazartesi

HAYVANAT BAHÇESİ


Aslında bu ay o kadar çok şey yaptık ki Eylül Ilgın'la,hiçbirini buraya yazmadığım için kendime kızıyorum.Arka arkaya bir kaç post yazsam bile kendime kızgınlığım geçmeyecek ama ben yinede yazayım.Mesela bu yazı hayvanat bahçesine dair olsun.Tarih 13 Mayıs. Eylül Ilgın ilk defa hayvanat bahçesine gitti.Eğitimde olduğum için ben katılamadım onlara ama o günkü güzel hava kaçırılmayacak bir fırsattı.Samsun'a asıl gidiş sebebi olan evraklar halledilince güzel bir yemek yemişler babaanne,baba ve çocuk üçlüsü olarak.Yemeğin ortasında "Baba benim niye hiç amcam yok ?"diyen Eylül'e uygun bir cevap düşünülürken,O çoktan önüne gelen garsona amca demeye başlamış bile.




Hayvanat bahçeleri bende hep çelişik duygular uyandırmıştır.Eylül Ilgın'ın konuşmalarında da aynı hissi farkettim.Hem o kadar hayvanı bir arada gördüğü için çok heyecanlıydı hem de onları sevemediği,kafeslerin arkasında cansız cansız durdukları için biraz hayal kırıklığı vardı.Eve gelince günü tüm ayrıntılarıyla bana anlattı.Çektikleri resimleri tek tek gösterdi ve yorumlarını ekledi.


En çok yukarıda resmi görülen aslanı anlattı çünkü ona çok kızmış:)Hiç kükremediği,sürekli uyuduğu için onu hiç sevmemişmiş.Birde fil ,zürafa ve su aygırı göremediği için üzülmüş.





Bir ara hayvanat bahçesine geziye gelen anaokulu öğrencilerinin arasına karışmış.Sağolsun öğretmenlerde kalabalığın keyfini sürmesine izin vermişler.


Yorgunluğunu banklarda oturarak attıktan sonra geri dönüş yolunda sürekli konuşmuş ta konuşmuş.Zaten gevezelikte anasına çeken kızıma konuşmak için bir sürü konu çıktı:)

5 Mayıs 2008 Pazartesi

SEBZELİ PAZAR

Eylül Ilgın perşembe gününden babaannesine gitmişti.Dünden onu almaya gittik.Bugünde yaylaya çıkma planlarımız vardı ama yağmur yağma ihtimali göze alarak vazgeçtik.Boş duracakta değiliz ya bizde köye çıkalım dedik.

Komşunun buzağısı bizim fındık bahçesine kaçmış,Eylül Ilgın da hazır bulmuş buzağıyı bir sevsem derdinde.
Bu kelebeğin peşinden az koşmadım bugün."Anne nolur gel seyredelim şunu."Tam yaklaşıyoruz kelebek tekrar uçup 1 metre ileriye konuyor,biz tekrar usul usul peşinden.Mübarek hayvan uçup gitse hem o kurtulacak ,hem ben.En sonunda yavaşça yaklaşıp çektim fotosunu,benim uyduruk makineylede bu kadar hoş çıkması hoşuma gitti.

Daha fotosunu çekmediğimiz bilumum köpek,kedi,kuş ve tavuk sevildikten sonra indik şenliğe. Şenlik buralarda sebze bahçesine verilen isim.Karalahanalar ,taze soğanlar,maydonazlar dolmuş taşmış bahçede.Eylül Ilgın tattamda(sırtımda yani),ilerliyoruz bahçede.Önümüze bezelyeler çıkıyor.Biz sultani bezelye diye biliriz ama karadenizde sadece bezelye diyorlar,henüz içi olmamış bezelye aslında.Bunun bir turşusunu,bir kızartmasını yapıyorlar, tadını sormayın gitsin.
Gerçi Eylül Ilgın ağzına bile sürmüyor ama toplamaya çok meraklı."Ne güzeller değil mi anne" diyor "Azcıkta yesen kızım" diye karşılık veriyorum "Senin için topluyorum annecim"cevabı yetiştiriyor.
Azcıkta üst bahçeye geçip tazecik bakla topluyoruz kızımla.Ben bayılırım baklaya,rahmetli anneannem ne güzelde yapardı sarımsaklı yoğurtla yerdim doya doya. Buradan topladığımız sebzelerin tadına doyum olmuyor.Bildiğiniz organik tarım işte.Diktikten sonra büyük anneannenin (kayınvalidemin annesi yani) ineklerinin oluşturduğu gübreden ve Allah vergisi sudan başka birşey karışmıyor topraklarına.


Eylül Ilgın kıvırcıkların karıncasız olanını ararken

gözüme ilişiyor bu minnacık fındık dalı.Bir kere daha şükrediyorum Allah'a bu güzellikleri görebildiğimiz için.

Bunların böyle ot bile olamamış hallerine bakmayın siz.1-2 haftaya kalmaz yemşeyil roka olacak onlar.Balık memleketi olan karadenizliler balığın yanına en çok yakışan şeyi yani rokayı bilmediklerinden(bilenlerde ufacık demeti 3 ytl ye satmaya çalıştıklarından) kendimiz yetiştirelim dedik,iyide ettik.

Bu boynu bükük şeyler ise 1 ay sonra kıpkırmızı domates olacaklar bizde organik organik yiyeceğiz.

Şu yukarıda gördüğünüz çiçekvari şeylerin adıda "Sakarca".Fındık bahçelerinin içinde kendiliğindne yetişen bu bitkinin de kızartması yapılıyor.

Toprağın altındaki kök bölümü zedelenmeden keserle topraktan çıkartılıyor ve çiçekleri kopartılıp kısa bir kaç işlemden sonra hooop sofraya konuyor.Aklıma gelmişken anlatayım dedim


Eylül Ilgın'ın bahçe turu,Ferdi'nin açık havada gazete okuma sefası tamamlanınca Ordu'ya geri döndük.Akşam maç olduğu için Ferdi dışarıdaydı, sümüklüböcek moduna geçen Eylül Ilgın ise sıcak bir duş alıp biraz çilgi film seyrettikten sonra yorgunluktan uyuya kaldı.